İdare hukuku, idarenin işlem ve eylemlerinin sınırlarını belirler. İdarenin bu sınırların dışına çıkması ya da yasaların öngörmediği bir şekilde davranması halinde kişilere karşı olan sorumluluk ve yaptırımları düzenler.
İdare kanuna bağlı kalmak ve hukukun genel ilkelerine uygun şekilde hareket etmekle yükümlüdür. Fakat uygulama esnasında vatandaşın mağduriyetine sebebiyet veren hukuka aykırı idari eylem ve işlemlere sıklıkla rastlanmaktadır.
T.C. Anayasasında da belirtildiği gibi idarenin her türlü işlem ve eylemlerin karşı yargı yolu açıktır. Bu tür işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıklar idari yargıda görülmektedir.
İdare hukukunda başvuru şekilleri ve süreler son derece hassas usuli kurallara bağlanmıştır.
İdarenin yaptırım gücü ağır sonuçlara ve telafisi güç zararlara neden olabilmektedir. Bireylerin İdare karşısında hukuk ilkeler çerçevesinde korunması en önemli önceliğimizdir.
Asil Hukuk ve Danışmanlık Bürosu olarak, müvekkillerimize bu kapsamda verdiğimiz başlıca hizmetlerimiz;
-
- İdarenin sorumluluğu nedeniyle tazminat davaları açılması,
- Hukuka aykırı idari işlemlerin iptaline ilişkin dava açılması,
- İdari para cezalarına itiraz edilmesi & iptal davaları açılması,
- İmar hukukuna ilişkin ihtilafların çözüme kavuşturulması, çözüm yolları & imar davaları takibi,
- İhale hukukuna ilişkin ihtilafların çözüme kavuşturulması ve ihale davaları takibi,
- Kamulaştırma ile ilgili davaların yürütülmesi
- Memur davaları yürütülmesi,
- Öğrenci davaları açılması,
- Karayolları Trafik Davalarının sonuçlandırılması,
- İdari sözleşmelerden doğan davaların açılması,
- Belediye Kanunu’na ilişkin uyuşmazlıklar ve çözüm yolları gibi konularda hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmeti verilmesi,
İdarenin Sorumluluk Halleri Nelerdir?
İdare’nin kusur ve kusursuz sorumluluğu; İdare gerçekleştirmesi gereken hizmeti geç, kötü veya hiç yerine getirmezse, İdarenin kusur sorumluluğu doğar. Bazı durumlarda, hiçbir kusuru olmasa da idare ortaya çıkan zararlardan sorumlu olur. Buna da idarenin kusursuz sorumluluğu denir. Kamu görevlisinin görevini yerine getirirken uğradığı zarar, bir hizmetin ifa edilmesi sırasında hizmetin doğası gereği üçüncü kişilere verilen zarar, oluşan bu sorumluluğa örnektir. Kamu yararı maksadıyla yapılmış bir işlem sonucunda ortaya çıkan şahıs zararlarının giderilmesi esasına dayanır. İyi ve tecrübeli idare avukatları hukuk büromuzda bu davalar için yoğun bir şekilde çalışır ve çözüm üretir. Uzman avukat arayan müvekkillerin bu konularda detaylı araştırma yapmasını tavsiye ederiz.
İdari Davada Süreç Ne Zaman ve Nasıl Başlatılmalıdır?
Davalının idare olduğu tazminat davalarında (tam yargı davası) öncelikle meydana gelen zararın kaynağının tespit edilmesi gerekir.
Zararın kaynağı idari eylem ise, durumun öğrenilmesinden itibaren bir yıl içerisinde dava açmak gerekir.
Zararın kaynağı idari işlem veya idari sözleşme ise 60 gün içerisinde dava açmak gerekir.
Ön Karar
İdari eylemlerden kaynaklanan zarar söz konusu olduğunda öncelikli olarak idareye başvurma zorunluluğu vardır. İdari işlem nedeniyle zarara uğrayanlar, doğrudan tam yargı davası açabilirler. Lakin zarar idari eylemden kaynaklanıyorsa öncelikle idareye başvurmak gerekir. Tecrübeli avukatlarımız, sizi temsilen idareye ön karar başvurunuzu gerçekleştirecektir. Dava açılmasına karar verildiğinde idari dava harcı yatırılacak ve idari dava açılacaktır.
İdari eylem nedeniyle uğranan zarar ile ilgili olarak açılan tam yargı davalarında ön karar alma şartının istisnası İdari Yargılama Usulü Kanunu 13. maddede düzenlenmiştir.
İdari Davalarda Yetkili Mahkemeler
Dava konusu olan idari işlemi veya idari sözleşmeyi yapan idari mercinin bulunduğu yerdeki idare mahkemesi genel yetkilidir. Genel yetki kuralı özel kanun ile yetkili idare mahkemesinin gösterilmemiş olması durumunda uygulanır.
İdari sözleşmeden kaynaklanan davalarda, sözleşmeyi yapan idarenin bulunduğu yerdeki idare mahkemesi yetkilidir.
İdari bir eylemden kaynaklanan davalarda, eylemin yapıldığı yerdeki idare mahkemesi yetkilidir.
İdari hizmetin yürütülmesinden kaynaklanan davalarda, hizmetin görüldüğü yerdeki idare mahkemesi yetkilidir.
İdari mahkemelere ilişkin yetki kamu düzeninden kaynaklanır ve mahkemece resen değerlendirir.
Kamu Görevlilerine İlişkin Davalarda Yetki Kuralı
Kamu görevlilerinin atama ve nakilleri ile ilgili davalarda, kamu görevlisinin atanmış olduğu veya bir önceki görev yerinin bulunduğu yerdeki idare
mahkemesi yetkilidir. Kamu görevlisinin görevine son verilmesi veya görevden uzaklaştırması halinde son olarak görev yaptığı yerdeki idare mahkemesinde dava açılmalıdır. Memurların görevinin sona ermesine sebep olacak disiplin cezaları dışında, her türlü disiplin cezaları, sicil, özlük hakları veya parasal hakları ile ilgili davalarda görevli olduğu yerde bulunan idare mahkemesinde dava açılabilir.
Bilgi Edinme Hakkı
Vatandaşlar, idarenin yaptığı işlemin gerekçesini bilgi edinme hakkı kapsamında talep etme ve öğrenme hakkına sahiptir. İdare, bilgi edinme kanunu kapsamında bu gerekçeyi bildirmek zorundadır. 4982 sayılı Bilgi Edinme Kanunu gereğince idare, başvuru üzerine istenen bilgi yahut belgeyi on beş gün içinde sağlamak durumundadır. Talep edilen belge yahut bilgi ile ilgili idarenin başka bir birimden yardım, görüş alması, koordinasyon sağlamasının gerekli olduğu hallerde bu süre otuz gündür. İdare, kanunda öngörülen on beş günlük sürenin uzayacağı bilgisini başvuruyu yapan bireye veya tüzel kişiliğe bu sürenin sona erdiği tarihte bildirme yükümlülüğü vardır.
İdari Yargıda İptal Davası & İdari Dava Nasıl Açılır
İdari işlem sonucunda menfaati zarar gören kişi veya kurumun, bu işlemin iptali için açmış olduğu bir idari dava türüdür. Bir idari işlemin yetki, şekil, sebep, konu yahut amaç yönünden hukuka aykırı olması o işlemin iptalini gerektirir. İptal davası, özel kişiler ya da tüzel kişileri tarafından açılabilmektedir. İdari dava dilekçesi örneği ve esası hazırlanarak mahkemeye sunulur. İdari dava avukatlarımız bu şekilde davanızı açar. İptal davasına ilişkin yargılama, idari işlemin hukuka uygun olup olmadığının denetlenmesidir. Mahkeme bir üst kurul şeklinde hareket etmek suretiyle kararın yerinde olup olmadığını denetlemez. Mahkemenin iptal kararı vermesi ile idari işlem tüm hüküm ve sonuçları ile ortadan kalkar.
İdari Eylemler & İşlemler
İdari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğu yetki, şekil, sebep, konu ve amaç olmak üzere beş ana başlıkta incelenir.
İdari işlemin hukuki sonucu, konu unsurunu ifade eder. İdari işlemin konusu meşru, olası ve istenen sonucu gerçekleştirme amacına yönelik olmalıdır.
İdari işlemi yerine getirecek olan merci yahut kamu görevlisi, yetki unsurunu ifade eder.
İdarenin yaptığı işlemin gerekçesi, sebep unsurunu ifade etmektedir.
İdari işlem ya da eylemin usul ve biçim yönünden hukuka uygunluğu şekil unsurunu ifade etmektedir.
İdari işlemlerin tamamı kamu yararını gerçekleştirme amacını güder. Bu anlamda amaç unsuru kamu yararının olup olmadığı şeklindedir.
Kanunsuz Emrin Uygulanması
Amir, hiyerarşik olarak astlarına yürütülen görevle ilgili olmak kaydıyla emir verme yetkisine sahiptir.
Verilen emrin hukuka aykırı olması halinde buna “kanunsuz emir” denir.
Ast, kendisine verilen kanunsuz emrin hukuka aykırılığını amirine bildirmek durumundadır. Amir, vermiş olduğu emrin yerine getirilmesini yazılı olarak bildirdiğinde ast bu emri yerine getirebilir ve yazılı emir sonrasında yapmış olduğu eylemden sorumlu olmaz.
Emir suç teşkil ediyorsa hiçbir şekilde yerine getirilemez. Aksi halde hem ast hem de üst sorumlu olur.
TSK ile Emniyet Personel Yasasında bu hükümlere istisnalar getirilmiş olsa da genel itibariyle suç teşkil eden eylem açısından hiçbir kamu görevlisi
dokunulmazlık hakkına sahip değildir.
İdari Yargıya İlişkin Süreçler Nelerdir
İdari dava açma süresi özel kanunda başkaca hüküm bulunmadığı durumlarda Danıştay ve idare mahkemelerde altmış gün, vergi mahkemelerinde ise otuz gündür.
İdari işlem ile ilgili olarak dava açmadan önce ilgili makama başvuru halinde altmış gün içinde cevap verilmezse talep reddedilmiş sayılır ve süreler işlemeye başlar.
İdari dava açma süresinin geçirilmesinden sonra idari makamlarca cevap verilmesi halinde dava açma süresi yeniden işlemeye başlayacaktır.
İdari işlemden kaynaklanan bir menfaat yahut hak ihlali söz konusu olduğunda altmış günlük süre içinde doğrudan tam yargı davası yahut iptal ve tam
yargı davası açılabilir.
İdari davaya ilişkin süreler tebliğ, ilan yahut yayın tarihini izleyen günden itibaren işlemeye başlar.
İdari dava, görevsiz mahkemede açılmış ise görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren otuz gün içinde görevli mahkemede dava açılabilir.
Tam yargı davası söz konusu olduğundan yazılı bildirim yada başka suretle eylemin öğrenilmesi durumunda bir yıl içinde ve her halde beş yıl içinde ilgili idareye başvurularak zararın giderilmesi talep edilir. İdarenin süresi içinde talebi reddi ya da sessiz kalması halinde altmış gün içinde tam yargı davası açılır.
Devlet memurunu işten çıkarma cezası
Disiplin cezaları ortak amaç için çalışan kişilerin düzenini sağlamak maksadıyla kendi özel mevzuatında belirlenmiş, hiçbir ceza kanununa girmeyen yaptırımlar bütünü olarak tanımlanabilir.
657 Sayılı Devlet memurları kanunda disiplin cezalarının çeşitleri ve bu cezalara uygulanacak yaptırımlar düzenlenmiştir.
Devlet memurluğundan çıkarma cezasını gerektiren fiil ve haller şunlardır:
Grev yapmak,
Yasak yayınları kamu kurumlarına asmak,
Siyasi partiye üye olmak,
Mazeretsiz olarak bir yılda toplam 20 gün işe gelmemek,
Savaş, olağanüstü hal veya genel afetlere ilişkin konularda amirlerin verdiği emirleri uymamak,
Astlarına, üstlerine iş sahibi vatandaşlara fiili tecavüzde bulunmak,
Memurluk sıfatı ile bağdaşmayan yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak,
Yetki ve izin almadan gizli bilgileri açıklamak,
Siyasi ve ideolojik eylemlerden arananları görev mahallinde gizlemek,
Yurt dışında Devletin itibarını düşürecek veya görev haysiyetini zedeleyecek tutum ve davranışlarda bulunmak,
5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkındaki Kanuna aykırı fiilleri işlemek.
Devlet memurluğundan çıkarma, bir daha Devlet memurluğuna atanmamak üzere memurluktan çıkarmaktır. Yukarıda sayılı hallerin varlığı halinde memuriyetten çıkarma cezası verilebilir.
Devlet Memurunun Kademe İlerleme Durdurma Cezası
Disiplin cezaları, ortak amaç için çalışan kişilerin düzenini sağlamak maksadıyla kendi özel mevzuatında belirlenmiş, hiçbir ceza kanununa girmeyen yaptırımlar bütünü olarak da tanımlanabilir.
657 Sayılı Devlet memurları kanunda disiplin cezalarının çeşitleri ve bu cezalara uygulanacak yaptırımlar düzenlenmiştir.
Kademe ilerleme durdurma cezasını gerektiren fiil ve haller şunlardır:
İşe alkollü gelmek veya işyerinde alkol almak,
Mazeretsiz ve kesintisiz 3 – 9 gün işe gelmemek,
Kamu hizmeti yürütümü sırasında her ne şekilde olursa olsun kendine menfaat sağlamak,
Üstlerine veya astlarına küçük düşürücü veya aşağılayıcı fiil ve hareketler yapmak,
Kamuya ait ve çalıştığı bölge sınırları içerisinde herhangi bir yeri toplantı, tören ve benzeri nedenlerle izinsiz kullanmak veya kullandırmak,
Gerçek dışı rapor ve belge düzenlemek,
Ticari faaliyetlerde bulunmak veya devlet memurlarının yapması yasak olan diğer kazanç getirici faaliyetlerde bulunmak,
Görevini yaparken dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep ayrımı yapmak,
Zamanında mal beyanında bulunmamak,
Gizli kalması gerekli bilgileri açıklamak,
Üstlerine, astlarına, çalışma arkadaşlarına, iş sahibi vatandaşlara hakarette bulunmak veya bunları tehdit etmek,
Diplomatik statüsünden yararlanarak yurt dışında borçlanma ve devlet itibarını zedelemek,
Amirleri tarafından verilen emirleri kasten yerine getirmemek,
Siyasi parti faaliyetlerinde bulunmak,
Kademe ilerleme durdurması, fiilin ağırlık derecesine göre memurun, bulunduğu kademede ilerlemesinin 1-3 yıl arasında durdurulmasıdır. Yukarıda
yazılı hallerin varlığı halinde kademe ilerlemesinin durdurulması cezası verilebilir.
Kamu Görevlisinin Sorumluluğu
Kamu görevlisinin gerçekleştirmiş olduğu, zarar verici ve kusurlu davranışın hizmetle ilişkisinin bulunması halinde memurun kişisel (hizmet içi) kusurundan bahsedilir.
Kişisel kusurlu davranışlar nedeniyle verilen zararlarda idarenin sorumluluğu ortadan kalkmayacaktır.
Kişisel kusur nedeniyle verilen zarar neticesinde davanın kamu görevlisine karşı değil idareye karşı açılması gerektiğidir.
İdare, memurun kişisel kusurundan kaynaklanan zararı ödemek durumunda kalırsa, davanın sonuçlanmasıyla memura rücu etme durumu söz konusu olur.
İstisnai durumlarda; zarar gören şahsın kamu görevlisi yada idareyi davalı göstermek konusunda seçim hakkı vardır. Kamu görevlisinin, göreviyle bağlantısı olmayan bir zaman veya yerde idari hizmete ait bir araçla zarara sebebiyet vermesi durumu buna örnektir.
Kamu görevlisinin hizmetle ilgisi olmayan zarar verici ve kusurlu bir davranışı sonucu zarara uğrayan kimse, zararın tazminini idareden değil bizzat kamu görevlisinden talep eder. Bu durumda, idarenin kusursuz sorumluluğu değil zarar veren kamu görevlisinin haksız fiil sorumluluğu söz konusu olmaktadır. Burada bahsi geçen hizmet dışı sorumluluk hali olup kesin surette yürütülen hizmetle hiçbir anlamda bağlantısının olmaması gerekir.
Memurun Kişisel Kusuru
Kamu görevlisinin zarar verici ve kusurlu davranışının görevi ile bağlantısı olması durumunda hizmet içi kişisel kusur söz konusudur.
Hizmet içi kişisel kusur söz konusu olduğunda, idarenin kusur sorumluluğu hükümlerine gidilir.
İdarenin kusur sorumluluğunun söz konusu olduğu durumlarda dava doğrudan idareye yönlendirilir.
Dava sonucu idarenin tazminat ödemesi söz konusu olursa idare kamu görevlisine rücu edecektir.
Kural olarak idare mahkemesinin verdiği kararlar 30 gün içinde uygulanmalıdır. Aksi takdirde idare aleyhine ya da kararı yerine getirmeyen kamu görevlisi aleyhine dava açılabilir. Bu anlamda yargı kararlarına uymama hizmet içi kusur hallerinden biridir.
Kamu görevlisinin hizmet içi davranışının suç teşkil etmesi hali de kişisel kusur sayılabilir.
Kamu görevlisinin, görevini yerine getirirken kötü niyetli davranması ve zarara sebebiyet vermesi hali de bu kapsamda değerlendirilir.
Kamu görevlisinin ağır kusurunun varlığı da kişisel kusur kapsamında değerlendirilir.
Eş Durumundan Atama
Devlet memurları, özellikle de öğretmenler açısından eş durumundan tayin zorunluluğu sıkça karşılaşılan bir durumdur. Uygulamada birçok memur eşi, eş özrüne dayanarak tayin talep etmekte ancak tayin talep edilen yerde norm kadro eksikliği, hizmet puanı yetersizliği, vs. gibi sebeplerle bu talep reddedilmektedir. Zorunlu yer değiştirmeye tabi memurun, memur olan eşi açısından yukarıda bahsedilen sebeplerle tayin isteminin reddedilmesi hukuka aykırıdır. İlgili kurum, tayin talep edilen yerdeki norm kadro eksikliği yahut hizmet puanının yetersizliği gerekçelerini dayanak gösteremez.
Zorunlu yer değiştiren memurun, memur eşi genel tayin ve atama kaidelerine ilişkin istisnadan yararlanmak durumundadır.
Asil Hukuk ve Danışmanlık olarak, Osmaniye Avukat ve Osmaniye Hukuk Bürosu çerçevesinde İdare Hukuku alanında faaliyet göstermekte ve avukatlık hizmeti ile hukuki danışmanlık hizmeti verilmektedir.
Bir Yorum Yazın